Voistep: Sana Özel Sesli Rehberin
Seyahatlerini unutulmaz bir deneyime dönüştüren kişisel ve akıllı sesli rehberin. Şehrin ritmini Voistep ile dinle!
Artık sıkıcı rehber kitaplarına veya kalabalık tur gruplarına ihtiyacın yok; kulaklığını tak ve şehrin ritmini Voistep ile dinle!

Tüm Şehir Cebinde!
Voistep'i hemen indir ve keşfetmeye başla
- Yapay zeka destekli sesli anlatımlar
- İlgi alanlarına özel tur rotaları
- Çevrimdışı haritalar ve içerik
- Güncel kullanıcı yorumları

Voistep Sesini Deneyimle
Herhangi bir sesi dinle ve deneyimini nasıl zenginleştirdiğini hisset!
Bir Demo Seç
1500 yılı aşan tarihiyle dünya üzerindeki en büyük kültürel miraslardan birinin tam ortasındasınız.
Adı, kutsal bilgelik anlamına gelir.
Ayasofya.
İstanbul'un kalbinde medeniyetlerin birbirine dokunduğu noktada yükselen bu abidevi yapı, insanlık tarihinin taşlara kazınmış bir destanıdır.
Ayasofya, İstanbul'un tarihi yarımadasında Sultan Ahmet Meydanı'nda yer alır.
Göz alıcı kubbesi, zarif sütunları ve ihtişamlı iç mekanıyla yalnızca bir ibadethane değil,
Roma'dan Bizans'a, Osmanlı'dan Cumhuriyete uzanan köklü bir tarih zincirinin halkasıdır.
Bazilikal planla merkezi kubbe mimarisini birleştiren bu anıtsal yapı, hem Doğu Roma'nın dini sembolü, hem de Osmanlı'nın gücünün bir nişanesi olmuştur.
Ayasofya'nın hikayesi, aslında üç ayrı yapının hikayesidir.
İlk Ayasofya, yani Büyük Kilise, Bizans İmparatoru I. Theodosius tarafından 4. yüzyılın başlarında inşa edildi.
Ancak bu ahşap ve taş yapı 404 yılındaki isyanlarda yanarak kül oldu.
Yerine İmparator II. Theodosius döneminde 415 yılında daha büyük ve daha görkemli ikinci bir bazilika inşa edildi.
Bu yapı da 532 yılındaki Nika ayaklanması sırasında büyük zarar görerek yıkıldı.
İşte bu yıkımın küllerinden bugün bildiğimiz o muazzam yapı doğdu.
İmparator Justinianus ikinci kilisenin yanmasından hemen sonra tarihin en büyük kilisesini inşa etme hırsıyla yola çıktı.
532 yılında başlayan inşaat, yaklaşık 10.000 işçi ve devasa bir bütçeyle sadece 5 yıl içinde tamamlandı.
537 yılında ibadete açılan bu üçüncü yapı adeta bir mühendislik harikasıydı.
Justinianus'un hedefi insan eliyle yapılan en muhteşem eseri yaratmaktı ve Ayasofya ile buna ulaştığına inanılıyordu.
Açılış töreninde Kudüs'teki Süleyman tapınağının ihtişamını aşmayı başardığını düşünerek seni geçtim, ey Süleyman diye haykırdığı rivayet edilir.
Ayasofya o dönemde dünyanın en büyük kapalı mekanıydı ve 1000 yıldan fazla bu unvanını korudu.
Ayasofya'nın mimarisi erken Bizans sanatının ve mühendisliğinin doruk noktasıdır.
Mimar Trallesli Anthemius ve Miletli İsidoros geleneksel bazilika planını merkezi bir kubbe ile birleştirerek çığır açan bir tasarım ortaya koydular.
Yapının en çarpıcı özelliği 55.6 metre yüksekliğinde ve 31.87 metre çapındaki devasa kubbesidir.
Bu kubbe dört büyük payanda üzerine oturtulmuş ve ağırlığı her biri 23 metre uzunluğundaki iki yarım kubbe ve diğer kemerlerle desteklenmiştir.
Kubbenin etrafındaki 40 pencere içeriye mistik bir ışık seli yayarak sanki kubbe gökyüzünde süzülüyormuş hissi uyandırır.
Yapının inşaatında kullanılan malzemeler de olağanüstüdür.
Dünyanın dört bir yanından getirilen mermerler, revakları ve duvarları süsler.
Özellikle Efes'teki Artemis tapınağından ve Mısır'daki güneş tapınaklarından getirilen sütunlar yapının görkemine görkem katmıştır.
Ayasofya'nın iç mekanındaki mozaikler de ayrı birer sanat eseridir.
Altın varaklı, cam ve taş parçacıklarından oluşan bu mozaikler Hristiyan ikonografisinin en güzel örneklerini sunar.
Restorasyonlar, özellikle Osmanlı döneminde mozaiklerin üstünün sıvanmasıyla başlamış, ancak Cumhuriyet döneminde ortaya çıkarılarak koruma altına alınmıştır.
Yapı, depremlerden ve zamanın yıpratıcı etkisinden korunmak için çeşitli dönemlerde güçlendirmeler ve onarımlar geçirmiştir.
Ayasofya, Bizans İmparatorluğu'nun taç giyme törenlerine, imparatorluk düğünlerine ve önemli dini ayinlere ev sahipliği yapmıştır.
Görkemli bir törenle açılan bu yapı, Bizans'ın dini ve siyasi merkezi haline geldi.
Yüzyıllar boyunca birçok önemli olaya sahne oldu.
Ancak belki de en yıkıcı olanı 1204 yılında yaşandı.
Kudüs'ü tekrar Hristiyan hakimiyetine sokmak amacıyla toplanan 4. Haçlı Seferi sırasında Latin orduları İstanbul'un zenginliğinden etkilenerek burayı işgal etti.
Bu dönemde Ayasofya hem kutsallığını hem de fiziksel bütünlüğünü ciddi biçimde kaybetti.
Kilise yağmalandı.
Aralarında Hazreti İsa'nın mezar taşından bir parça, Hazreti İsa'nın sarıldığı bez olarak bilinen Torino kefeni, Hazreti Meryem'in sütü ve azizlerin kemikleri gibi birçok kutsal emanetle değerli ikonalar, altın kaplamalı eşyalar ve mozaikler Avrupa'ya götürüldü.
Ayasofya bu süreçte Roma Katolik kilisesine bağlı bir kilise haline getirildi ve Latin din adamları burada görevlendirildi.
1261 yılında Bizanslılar şehri geri aldığında Ayasofya harap ve bakımsız bir haldeydi.
Bu dönem hem şehir hem de yapı için büyük bir travmaydı.
Ayasofya'nın bir başka ilginç misafiri 9. yüzyılda İstanbul'u ziyaret eden İskandinav paralı askerleriydi.
Üst galerilerde yer alan bir mermer korkulukta runik alfabe ile kazınmış Halvdan buradaydı yazısı bulunmaktadır.
Kim bilir? Belki de törenlerde canı sıkılan bir asker tarafından buraya yazılmıştı.
Bu yazı Viking savaşçılarının İstanbul'da bir iz bıraktığının kanıtıdır.
Bu küçük yazıt, yapının yalnızca Bizans ve Osmanlı'ya değil, uzak coğrafyalardan gelen ziyaretçilere de ev sahipliği yaptığını gösterir.
Osmanlı ordusu 29 Mayıs 1453 sabahı İstanbul'a girdiğinde şehir halkı Ayasofya'ya doluşmuş, dua ediyor, meleklerin ve azizlerin kendilerini korumasını bekliyorlardı.
İnandıkları eski bir kehanete göre düşman buraya geldiğinde karşısında melekleri bulacak, melekler kılıçlarını çekerek kafirleri cehenneme göndereceklerdi.
Ancak bekledikleri gibi olmadı.
Ayasofya'ya gelen koruyucu melekler değil, yanında vezirleri ve yeniçerileriyle genç hükümdar Fatih Sultan Mehmet'ti.
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethi Ayasofya'nın tarihinde yeni bir dönüm noktası oldu.
Fatih şehre girdiğinde doğruca Ayasofya'ya yöneldi ve burayı camiye dönüştürdü.
Rivayete göre o an kubbeye tırmanan bir yeniçeri, kubbenin ortasındaki Meryem Ana freskinin üzerine oturarak bir ezan okudu.
Bu olay Ayasofya'nın İslam dünyasına geçişinin sembolü oldu.
Fatih, Ayasofya'nın korunması ve bakımı için vakıflar kurdu, minareler eklenmesini emretti ve yapının İslam sanatıyla bütünleşmesini sağladı.
Osmanlı padişahları Ayasofya'ya büyük önem verdiler.
II. Selim, Mimar Sinan'a yapının güçlendirilmesi ve eklemeler yapılması görevini verdi.
Sinan, Ayasofya'yı daha sağlam hale getiren payandalar ekledi ve yapının çevresine medreseler, türbeler ve bir şifahane gibi kompleksler inşa etti.
Ayasofya, Osmanlı İmparatorluğu'nun 400 yılı aşkın süre camisi olarak hizmet verdi.
Osmanlı döneminde Ayasofya'nın iç mekanı İslam sanatının önemli örnekleriyle zenginleştirildi.
Özellikle Sultan Abdülmecid döneminde yapılan restorasyon sırasında dünyadaki en büyük hat levhalarından sayılan devasa yuvarlak yazı panoları Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından hazırlandı.
Bu levhalarda Allah, Muhammed, dört halife ve Hasan ile Hüseyin'in isimleri yazılıydı.
Levhalar o kadar büyüktü ki kapılardan geçirilmesi mümkün olmadığından doğrudan Ayasofya'nın içinde yapılarak yerlerine asıldı.
1935 yılındaysa Ayasofya müzeye dönüştürüldü.
Müze haline getirilmesi sırasında Osmanlı döneminde sıvayla kapatılmış olan mozaikler ve freskler titizlikle ortaya çıkarıldı.
Mozaiklerin ve fresklerin yüzyıllar boyunca sıva altında kalması onları dış etkenlerden koruduğu için renklerinin şaşırtıcı derecede canlı ve iyi durumda olduğu söylenir.
Asırlardır gizli kalan bu Bizans dönemi eserleri Ayasofya'nın hem Hristiyan hem İslam mirasını bir arada yansıtmasına olanak sağladı ve yapının evrensel değerini daha da pekiştirdi.
Ayasofya tarih boyunca pek çok efsaneye ve batıl inanca konu olmuştur.
Bunlardan biri içeride bulunan ve terleyen sütun ya da dilek sütunu olarak bilinen mermer sütunla ilgilidir.
Günlerden bir gün İmparator dikkatlice sütuna baktığında sütunda ufak bir delik meydana geldiğini ve bu delikten gözyaşı gibi bir yaşın süzüldüğünü görmüş.
Bu yaşın da Meryem Ana'nın gözyaşı olduğunu ve kendisini iyileştirmesi için Tanrı tarafından gönderildiğini düşünmüş.
Halk bu mucizeden haberdar olmuş ve sütunu kutsal kabul etmiştir.
Günümüzde bu sütunun içine parmağınızı sokup dilek dilerseniz gerçekleşeceğine inanılır.
Bir başka efsane 1453'teki fetih sırasında Ayasofya'daki bir rahibin cemaatle birlikte bir geçitten gizlendiği ve İstanbul'un yeniden fethiyle geri döneceğine dairdir.
Bu efsane gizli kapı olarak da bilinen bir kapıya işaret eder.
Ayrıca Ayasofya'nın altına gizli tünellerin ve odaların olduğu, hatta bazılarının Bizans İmparatorluğu'nun hazinelerini sakladığına dair söylentiler de yüzyıllardır süregelmektedir.
Ayasofya 2020 yılında yeniden cami statüsüne kavuşmuş ancak yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açık tutulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlıdır.
Yapının alt katı cami olarak kullanılmakta ve ibadet saatleri dışında ücretsiz olarak gezilebilmektedir.
Üst galeri katı ise müze niteliğinde düzenlenmiş olup buraya giriş ücretlidir.
Yılın her dönemi yoğun ilgi gördüğü için kalabalıktan kaçınmak isteyenler sabah erken saatleri veya hafta içi günlerini tercih edebilirler.
Ayasofya UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası listesinde yer almakta ve sürekli gözetim altında tutulmaktadır.
Bu efsanevi yapı sadece taş, mermer ya da mozaikten ibaret bir yapı değildir.
O, medeniyetlerin birbirini anladığı, çatıştığı ve sonunda ortak mirasa dönüştüğü bir mekandır.
İçine girdiğinizde tarih nefes alır, zaman bükülür, dinler birbirine dokunur.
Ayasofya'nın gölgesinde durduğunuzda yalnızca bir yapıya değil, insanlığın ortak hafızasına dokunmuş olursunuz.
Şehri Dinleyerek Keşfet!
Voistep ile her adımın bir hikayeye, her seyahatin bir maceraya dönüşsün
Şehri Dinleyerek Keşfet
Gezdiğin yerlerin hikayelerini yapay zeka destekli sesli anlatımlarla dinle. Hikayesiyle özel yerleri adımlarken dinle, sırlarını öğren.
Kendi Maceranı Yarat
Voistep, ilgi alanlarına göre sana özel tur rotaları oluşturur. İster sanat aşığı, ister lezzet avcısı, ister macera tutkunu, istersen de yerel bir gezgin ol.
Favorilerini Kaydet
Beğendiğin bir mekanı veya turu daha sonra tekrar ziyaret etmek için kolayca kaydet. Kendi 'gidilecekler' listeni oluştur.
Kolayca Ara ve Bul
Gelişmiş arama özelliğimizle aradığın her şeyi saniyeler içinde bul, kategorilere göre filtreleyerek yeni yerler keşfet.



10.000'den fazla kaşife katılın
Voistep ile şehirleri keşfetmeye başlayın
Sıkça Sorulan Sorular
Voistep hakkında bilmeniz gereken her şey